Skip to main content

Vokaller şarkılarımızda mesajımızı iletmemizi sağlayan posta güvercinleridir. Eğer bu mesajı iletecek olan güvercine yanlış eğitim verirsek, mesaj gitmesi gereken yere hiçbir zaman ulaşamaz. Vokal ve EQ’nun ilişkisi de aynıdır. EQ ile bir vokali iyi bir hale de getirebilir, kötü bir hale de. Biz mixing yaparken, ana vokalimizin tüm elementleri adeta bir bıçak gibi kesip her elementin önünde parlamasını isteriz. Bu başlık altında da size bunu nasıl yapabileceğinize dair tüyolar vereceğiz.

Vokalistinizin ilk dikkat etmesi gereken nokta, kendi sesine uyan bir mikrofonu, akustik olarak bu mikrofona uygun bir alanda kullanmasıdır. Bizler ekolayzır pluginlerimizle her ne kadar vokalleri iyileştirebilsek de, odaklanmamız gereken nokta vokallerin zaten temiz olmasıdır. Vokalistler stüdyolarda genellikle geniş diyagramlı mikrofonlar kullanırlar. Eğer bu tip mikrofonlar kullanılırsa, mikrofon bulunduğu odadaki tüm sesleri de kaydeder. Örneğin, vokalistin kulaklığından gelen ya da etrafta bulunan bilgisayar gibi cihazların sesleri. Bu yüzden vokallerin kaydedildiği odanın akustiği, projenin kalitesinde kritik bir öneme sahiptir.

Vokaller elimize geçtiğinde, öncelikle vokalin boğuk olmasına sebep olan sub bas frekanslarını tamamen ortadan kaldırmalıyız. Yani 150 Hz ve altını EQ plugin’inizin High Pass filtresiyle kesin. Vokalistten vokaliste değişse de, yüksek mid frekanslar vokalin sesini fazla cırtlak yapabilir. Bu yüzden yüksek mid frekansları tamamen kesmek yerine, bu frekansları birkaç dB kısmalısınız. Ayrıca, kanala dinamik EQ plugin’i yükleyip, vokalin ses yüksekliği arttığında bu yüksek mid frekansların vokalle paralel olarak artmasını engellemelisiniz. Daha sonra, düşük mid frekanslarda gerekliyse hafif bir artış yaparak vokale kalın bir gövde ekleyebilirsiniz.

Ekolayzır kullanırken 4 dB artışın üzerine çıkmamaya gayret etmeliyiz. Eğer vokali iyileştirmek için frekanslarda 4 dB’den fazla artış veya eksiltme yapıyorsak, vokali yeniden kaydetmek daha iyi bir fikir olabilir. Böylece insan sesinin doğallığını bozmamış ve sanatımızı daha iyi aktarmış oluruz. Eğer vokaller Türkçe olarak kaydediliyorsa, dilimizin İngilizce’ye kıyasla kelime başlarında, ortalarında ve sonlarında fazlaca “S” sesi (örneğin “ş” sesi) bulunur. Buna yapacak pek bir şeyimiz yok; bu, aksanımızdan ve kelimelerin yapısından kaynaklanır. Çözüm olarak, mikrofon ile vokalist arasında bir “S” filtresi (Pop Filtresi) bulundurmak bu keskin seslerin etkisini azaltabilir.

Büyük çerçevede bakarsak, ana vokalimizin üzerinde herhangi bir enstrüman veya ses olmamalıdır. Ana vokal, projemizin en parlak elementi olmalı ve kolayca duyulmalıdır.

Şimdi gelelim arka vokallere… Arka vokaller, projemize farklı bir tat katmak, şarkının gerekli yerlerinde heyecan yaratmak ve ana vokalleri daha dolu ve geniş hissettirmek için kullanılır. Güzelce kenarlara yerleştirilmiş arka vokaller, ana vokalin sıkıcı ve basit gelmesini engeller. Arka vokalleri, vokalistin şarkıyı tekrar seslendirmesiyle ikinci bir kayıt alarak elde edebilirsiniz. Peki, bir mühendis olarak bu arka vokallere nasıl yaklaşmalıyız?

Atmanız gereken ilk adım, arka vokalinizi stereo alanınızın sağ ve sol kenarlarına yerleştirmektir. Dilerseniz birini %80 sağa, diğerini %60 sola yerleştirebilirsiniz. Ayrıca, arka vokali ana vokalle aynı plugin zincirine koymadığınızdan emin olun. Ana vokalleriniz daha temiz, anlaşılır ve tamamen duyulabilir olması gerekirken, arka vokallerin böyle olmasına pek de gerek yoktur. Arka vokallere farklı efektler yükleyebilirsiniz. Bizim size önerimiz, arka vokallerin üzerinde farklı bir distortion ve kaset plugini kullanmanızdır. Bu sayede, arka vokalleriniz ana vokalin bir parçası olurken aynı zamanda farklı bir karaktere sahip olacaktır.

Bilmeniz gereken bir diğer nokta, arka vokallerin ana vokallerden her zaman daha kısık sesli olması – fakat hâlâ duyulabilir olması – ve ana vokali desteklemesi gerektiğidir. Arka vokallerin duyulabilir olmasını sağlamak için, ana vokalin frekanslarına uyguladığınız artışı arka vokallerin aynı frekanslarına uygulamamalısınız. Ayrıca, sağa ve sola yerleştirdiğiniz iki farklı arka vokalin farklı frekanslarına artış uygulayarak onları daha duyulabilir hale getirebilirsiniz.

Eğer şarkınızın bir kısmında zaten birçok tiz frekanslı ses varsa, arka vokalinizin tiz seslerini kısabilirsiniz. Yaklaşık 10-12 kHz ve üstündeki frekansları 8-10 dB’ye kadar kısabilirsiniz. Bu sayede arka vokalleriniz hâlâ sağlam bir gövdeye sahip olacak, fakat tiz frekanslarla savaşmayacaktır.

Tabii ki şarkı boyunca arka vokallerinizi sürekli kullanmamalısınız. Şunu aklınızda bulundurmanız, nereye arka vokal eklemeniz gerektiğine karar vermenize yardımcı olur: Şarkınızın enerjisinin ne zaman monotonlaştığını hissederseniz, o zaman arka vokallerle şarkınıza heyecan katabilirsiniz. Yani 16 barlık bir nakaratınız varsa, arka vokalleri 8. bardan sonra kullanmaya başlayabilir veya 16 barlık nakaratın her 4 barında bir arka vokal kullanabilirsiniz.

“Low Fidelity” (LO-FI), yani düşük kaliteli sesler, özellikle hip-hop kültüründe ayrı bir yer tutar. Geçtiğimiz yıllarda, LO-FI artık kayıt kalitesini belirten bir terim olmaktan çıkmış ve hip-hop’ın alt dalı olan, nostaljik seslerle bezenmiş müzikleri kapsayan bir müzik türü haline gelmiştir. Bu başlık altında size bu nostaljik seslere nasıl ulaşabileceğinizi anlatacağız.

Düşük kaliteli ses dediğimizde neyden bahsettiğimizi anlamamız lazım. Düşük kaliteli ses, yaklaşık 150-200 Hz’nin altındaki frekanslardan ve 7-8 kHz’nin üzerindeki frekanslardan yoksun olan sestir. Eski bir telefonun hoparlörünün size verebileceği frekans aralığı ise 500 Hz ile 5 kHz aralığındaki frekanslardır. Bu telefonlar genellikle 2 kHz civarındaki frekansları aktarmak için üretildiği için, en yüksek ve kaliteli sesi 2 kHz civarında verir. Frekans skalasında bu noktadan sağa ve sola ilerledikçe frekanslar daha kısık hale gelir. Eğer güzel bir sample’a eski bir ses havası vermek istiyorsanız, 2 kHz civarındaki frekanslar en yüksek sesli frekanslarınız olmalıdır. Daha sonra 450 Hz noktasına high-pass filter yerleştirip, 6 kHz altına da low-pass filter yerleştirmelisiniz. Çizeceğiniz EQ eğrisi ters bir “U” şeklinde olmalıdır. Eğer daha modern bir ses istiyorsanız, high-pass filtrenizi 12 kHz’ye kadar çıkarın ve 8-10 kHz aralığındaki frekansları birkaç dB artırın. Bu, eski sesinizi biraz daha modernleştirecektir.

Bir başka nokta ise, “vintage” yani eskitme efekti veren distortion, reverb, delay gibi pluginleri hafif ayarlarla uygulayarak sesinize katacakları karakterlerden de faydalanabilirsiniz. Ayrıca kompresörü kullanırken sert ayarlarda çalışmalısınız. Bu sayede frekanslar daha keskin bir şekilde kompreslenecek ve sesinize eski bir kayıt cihazından kaydedilmiş gibi bir hava katacaktır.

Eğer ulaştığınız sonucu beğenmiyorsanız, sample’ınızı klonlayın ve klonun üzerindeki tüm efektleri kaldırın. Daha sonra efektlerin yüklü olduğu ilk sample’ınızın sesini istediğiniz kıvama gelene kadar kısın. Böylece ana sesinizi, nostaljik bir klonuyla üst üste bindirmiş olacaksınız. Bu sayede sesinizde hem modernlikten vazgeçmemiş olacak hem de nostaljik karakteristiklere sahip olacaksınız.

Yorum Yap